Pandemi Sonrası Yeni Düzene Geçiş Okullar açılıyor, çalışanlar iş yerlerine dönüyor… Pandemi sonrası yeni düzene geçerken yaşayabileceklerimiz ve yapabileceklerimiz 2020 yılının Mart ayından beri, yani ülkemizde ilk koronavirüs vakası tespit edildikten sonra hayatlarımız bir hayli değişti. Okullar, üniversiteler bir süreliğine eğitime ara verdi, daha sonra da uzaktan eğitime geçti. Bazı iş yerleri bir süreliğine kapandı, şirketler uzaktan çalışma sistemine geçmek durumunda kaldı. Bir belirsizliğin içerisinde ne yapacağımızı bilemez hale geldik. Koronavirüs önlemleri kapsamında birçok kısıtlamanın içerisinde bulduk kendimizi. Bu kısıtlamalar birçok açıdan zorlayıcı oldu, özellikle de psikolojik açıdan. Koronavirüs hala hayatımızda, ancak aşılamanın da yaygınlaşmasıyla birlikte yavaş yavaş yeni bir düzene doğru ilerliyoruz. Yakın zamanda okullarda ve üniversitelerde yüz yüze eğitim başlayacak; bazı iş yerlerinin çalışanları ofislerine geri dönecek. Belki uzun zamandır beklediğimiz günler geliyor ancak bu yeni düzene geçiş de bizi zorlayabilir. Bir süre okula, derslere, ofise adapte olmakta güçlük yaşayabiliriz ve bu da son derece normal. Bedenimizin ve zihnimizin değişen şartları algılaması ve bu şartlara uyumlanması için zamana ihtiyacı olabilir. Kısıtlamalarla geçen günlerden sonra ilk kahve siparişimi vermek istediğimde donakaldığımı hatırlıyorum. Ben burada daha önce ne içiyordum? Bir süre hareketsiz kaldıktan sonra ağzımdan bir kahve ismi çıkıvermişti. Eskiden oldukça otomatik bir şekilde yaptığım bu kahve alışverişi sırasında yaşadığım şey beni gerçekten şaşırtmıştı. Ancak o kadar uzun zamandır kahve sipariş etmiyor, yabancı bir insanla yüz yüze iletişime geçmiyordum ki afalladım. Bunca zamandan sonra yüz yüze eğitime, ofis hayatına dönmek de tıpkı kahve dükkanında yaşadığım gibi bizi afallatabilir, bir süre bocalamamıza neden olabilir. Ancak iyi haber şu ki bedenimiz ve zihnimiz bir zaman sonra bu yeni düzene de alışacak. İnsan denilen canlı biyolojik olarak büyümeye ve gelişmeye programlıdır. Her ne kadar zor deneyimler yaşasa da bu deneyimleri dönüştürme becerisine sahiptir. Bunun için öncelikle bu süreçte zorlanabileceğimizi ve bunun son derece normal olduğunu kendimize hatırlatmamız gerekiyor. Yeni düzene alışırken eskiden kolayca yaptığımız şeyler bize zor gelmeye başlayabilir, isteksiz olabiliriz. Bu süreçte birey olarak neye ihtiyacımız varsa onu yapmak için kendimize izin vermeliyiz. Yaşadıklarımız, geçirdiğimiz tüm bu süreçler bizi yormuş olabilir, biraz zamana ihtiyacımız olabilir. Sevdiklerimizle vakit geçirmeye ya da yalnız kalmaya da ihtiyaç duyabiliriz. Her birimizin ihtiyacı bir diğerinden farklı olabilir; burada yapacağımız en iyi şey kendi özgün ihtiyacımızı bulmaya çalışmaktır. Bulduktan sonra da o ihtiyacı karşılamak için çaba göstermeliyiz. Yaşadığımız ana temas etmek de bu yeni düzene alışma sürecinde bize yardımcı olabilir. Geçmiş kafamızda sürekli dönüp dururken yeni düzene adapte olmak zordur. Bu noktada geçmişi bırakabilme sorumluluğunu almamız gerekebilir. Elimizde olmayan birtakım nedenler bizi bugüne getirmiş olabilir, her şeyi kontrol edemeyiz. Kontrolümüz dışında gelişen şeyler biz istesek de istemesek de vardır. Bir paradokstur ancak kontrolü ele almak için önce kontrolü bırakmalıyız. Kendimizi yaşamın kollarına bıraktıkça, yaşamın belirsizliğini ve tutarsızlığını kabullendikçe daha iyi olabiliriz. Bilinmezliğin içerisinde yaşamayı öğrenmeliyiz. Böyle bir virüsün tüm dünyayı etkisi altına alacağını ve hayatlarımızı kökünden değiştireceğini bilemezdik. Türkiye’de ilk vaka açıklanmadan önce, şubat ayında toplu taşıma araçlarında koronavirüs endişesiyle maske takan insanlara rastladığımda, hepimizin bir gün yalnızca bu şekilde sokağa çıkabileceğini asla hayal edemezdim. Bu ilk başta her ne kadar anormal görünse de buna da alıştık. Hatta şimdi maske takılmadığını gördüğümüzde rahatsızlık duyuyoruz. İnsan her şeye alışabilir, bu hepimizin sahip olduğu güçlü bir özellik. Psikolojik olarak esnek olmak, her duygu ve duruma açık olmak da bu süreçte önemlidir. Birçok insan rahatsız edici olarak nitelendirdiği duygulardan kaçınmaya meyillidir. Ancak duygulardan kaçış hiçbir zaman çözüm getirmemiştir. Üzüntü, acı, çaresizlik bunlar kaçmamız, bastırmamız ya da yok saymamız gereken duygular değiller. İnsanız; üzülebiliriz, acı çekebiliriz, çaresiz hissedebiliriz. Bu duyguları yaşarken bunlar hiç geçmeyecek gibi, altından kalkamayacakmışız gibi de hissedebiliriz. Ancak bu duyguları yaşamak için kendimize izin verdiğimizde, onlara alan açtığımızda yeni bir varoluş biçiminin de içimizde filizlenmeye başladığını görürüz. Bu süreçte neler yapabiliriz? Yeni bir düzene geçerken zorluklar yaşamak normaldir. Öncelikle zorlanmamızın, bocalamamızın normal olduğunu, sürecin bir parçası olduğunu kabul etmeye çalışalım. Neye ihtiyacımız olduğunu, bize nelerin iyi geleceğini keşfedelim ve uygulayalım. Unutmayın ki birimize iyi gelen bir yöntem, bir diğerine iyi gelmeyebilir. Kendi özgün yolumuzu bulalım. Geçmişi bırakabilme sorumluluğunu ele alıp, bundan sonrası için neler yapabileceğimize bakalım. Her şeyi kontrol etmenin mümkün olmadığını kabul edip, yaşamın belirsizliğine kucak açmaya çalışalım. Bize kötü hissettiren duyguların da bir işlevi vardır. Duygulardan kaçmak yerine duygunun bize anlattıklarını duymaya çalışalım. Yaşantı Psikoloji Kategori: Kişisel Gelişim Geri Dön