Stresi Neden Yönetemiyoruz? Bu sorunun cevabını bulmak için önce stresi tanımlamak gerekir. Stresin tanımının anlamlı olması içinse sinir sisteminde ne olduğunun bilinmesi gereklidir. 2 tip duyumuz vardır. Bunlardan ilki dış dünyada ne olduğunu anlamamıza yarayan dışarıya yönelik duyularımız. Göz, kulak, burun ve deri sayesinde dışarıda ne olup bittiği anlarız. 5 duyumuz sayesinde iç duyuya mesaj yollarız. Yani aslında bir de bedenimizin içinde olup bitenleri haber veren bir iç duyu sistemi vardır. İç duyular sayesinde susadığımızı, acıktığımızı, nefesimizin daraldığını anlarız. İç duyular, gerek gerçek dünyadan gelen bilgileri gerek iç dünyamızdan gelen bilgileri alır ve beyine iletir. Bu sayede beynimiz ihtiyacımız olana ulaşmamız için bizi harekete geçirir. Tam bu noktada bu bilgilerin stres ile ne ilgisi var diyebilirsiniz. Stres dediğimiz şey aslında dış dünyadan aldığımız bir bilginin, iç duyu sistemimizde tehlike olarak adlanması ve beynimizin bizi korumak için harekete geçirmesidir. Savaş veya kaç tabirini çoğu insan duymuştur. Bu tabir korktuğumuz da devreye giren tepkilere işaret eder. Beynimiz gereksiz diğer tüm zihinsel süreçleri (örneğin hayatın anlamı üzerine düşünmek veya yaz tatiline dair hülyalara dalmak) kapatarak tüm dikkatini potansiyel tehdide yönlendirir. Zaman algısı tek bir ana yoğunlaşır. Kaslarımıza kan pompalamak üzerine kalp atışlarımız hızlanır, böylelikle kaçmamız veya savaşmamız gerekirse bedenimizin hazır olması sağlanır. Damarlarımızda adrenalin dolaşmaya başlar. İşte bu, bedenimizi harekete geçiren bir tepkidir. Bu süreç beynimizde çok hızlı şekilde gerçekleşir. Beyin tehdite karşı olan tanımını ve yanıtı her zaman şartları makul değerlendirerek oluşturmaz. Çoğunlukla geçmiş deneyimlerine geri döner. Bu noktada belki stresi de 2 ye ayırmak yaralı olacaktır. Birincisi gerçekçi bir stres kaynağı. Geçmeniz gereken bir sınava gireceğiniz zaman yaşadığınız stres hem gerçekçi hem de anlamlıdır. Bu stres sizi sınava motive olmanızı bile sağlayabilir. 2. Stres ise regüle edilemeyen yani aslında çoğunlukla insanların ben bu stresi yönetemiyorum diye tanımladıkları stres. Sınav örneğinden gidecek olursak, kişi stresini yönetemediği için sınavda bayılabilir veya çok uzun süre konsantre olamayabilir. Bknz. Yukarıdaki tanım, Beynimiz gereksiz diğer tüm zihinsel süreçleri kapatarak tüm dikkatini potansiyel tehdide yönlendirir. Bu durumu başka bir örnekle daha da açalım. İstismara uğrayan bir çocuğun beyni, istismarcının veya istismar anının bazı özellikleri ile korku arasında bağ kurar. Örneğin istismarcının saç rengi, ses tonu, ortamda çalan müzik, hava sıcaklığı ve benzeri. Karmaşık ve kafa karıştırıcı çağrışımlar, davranışları yıllarca etkileyebilir; yaşamın ilerki yıllarında, örneğin, siparişinizi getiren kahverengi saçlı garson size doğru eğildiğinde panik atak geçirebilirsiniz. Fakat ortada nizami bir şekilde oluşturulmuş bilişsel bir anı olmadığından, bu panik çoğu zaman başka hiçbir şeyle bağdaştırılamayan tesadüfen bir olay zannedilir. Diyelim ki savaşsanız da kazanamayacağınız kadar güçsüz olduğunuz bir durumun içine düştünüz ama kaçmanızda mümkün değil. Bu durumda beyniniz ve bedeninizin kalanı hasar almaya hazırlanır. Kalp atışlarınız bu defa yavaşlar bedeninizin kendi ağrı kesicisi olan opiyatlar salgılanır. Dış dünyayla iş birliğinizi kesip psikolojik olarak iç dünyanızda kaçarsınız. Zaman adeta yavaşlar her şey sanki bir filmmiş, sanki bedeninizden çıkmış da olan biteni yukarıdan izliyormuşsunuz gibi hissedebilirsiniz. Tüm bunlar yine uyum sağlamaya hizmet eden bir becerinin uzantısıdır. Buna Dissosiyasyon adı verilir. Yani aslında beden ve beyin tüm gücüyle stresi yaratan durumu yönetmek için teyakkuza geçer. Buraya kadar olan kısımında beynin stresi nasıl anladığı ve nasıl karşılık verdiğini okudunuz. Stres olarak tanımlanan bilgi çoğu zaman iç dünyamızda çözülmemiş yani travmatik deneyimi tekrar harekete geçiren bir durumdur. Stresi Nasıl Yöneteceğiz? Burda önemli olan soru kendimizi nasıl dengeleyeceğiz ve gerçek tehlike ile gerçek olmayan tehlikeyi nasıl ayıracağız olmalı. Regülasyon yani kendini düzenleme becerisi sinir sistemimizin en temel özeliğidir. Bebeklikten itibaren gelişim göstermeye başlar. Bunu aslında herkeste yüklü bir uygulamaya benzetebiliriz. Eğer bu becerileri kullanırsanız güncel olur ve hızla devreye girer. Fakat bu beceriler gelişmediyse ve sık kullanılmaydıysa güncelliğini ve hızını kaybeder. Bazen çevrenizdeki insanların ne kadar çocukça davrandığını düşünürsünüz. Ya da kendinizi bazen çocukça davranma konusunda eleştirirsiniz. İşte bu güncel olmayan bir regülasyon olabilir. Sizi neyin tetiklediğini, geçmişinizde neyin çözülemediğini ve bugün sinir sisteminizi anlamanıza yardımcı olacak en temel şey psikoterapiden geçmektir. Bir diğer şey ise kaynaklardır. Günlük yaşam kaynaklarımız sinir sistemimizin daha hızlı sakinlik seviyesine geçmesine yardımcı olur. Bu kaynaklar güvenli ilişkilerimiz ya da hobilerimiz olabilir. Örneğin sulu boya yapmak sizi sakinleştirebilir. Ya da sizi anladığınızı düşündüğünüz bir yakınınızın elinizi tutması sisteminizin regülasyonunu hızlandırabilir. Size ne olduğunu bilmek her zaman işe yaramasada, çoğunlukla kendinizi kontrol etmeyi kolaylaştırır. Kaynakça; Ne Oldu Sana - Brucce D. Perry and Oprah Winfrey Yaşantı Psikoloji Kategori: Kişisel Gelişim Geri Dön