Kararsızlık Kararsızlık; bireyin yaşadığı süreçlerle ilgili net olmakta zorlanma, karar vermeyi erteleme veya geciktirme durumuna denir. Günümüzde zaman en değerli meselelerden biri haline gelmişken hızlı karar almak özellikle bazı anlarda bir zorunluluk olabiliyor. Bu sebeple kararsızlık da günümüzün temel problemlerinden. Çocukluktan yetişkinliğe kadar hayatın farklı evrelerinde karar vermekte zorlanmak hayat kalitesini oldukça düşürebilir. Özellikle de hızla yaşamın aktığı şu günlerde doğru anda doğru kararı verememenin sonuçları ve bireyde yarattığı stres, zorlayıcı olabilir. Kararsız olmayı algılanan yüksek stres ve kaygı faktörleri etkilese de çoğu zaman altında farklı sebeplerin olduğunu tahmin edebiliriz. Kararsızlığın sebepleri neler olabilir? Otoriter ve kontrolcü ebeveyn tutumlarıyla yetişmek kişinin kendi kararlarını ve kararlarının sorumluluğunu almayı geciktirir. Çünkü bireyin baş etme gücü yeteri kadar gelişmeyebilir. Hatta bazen kararlar hep ebeveynler tarafından verildiyse kişi hayatındaki olaylar, hatta kendisiyle ilgili ne hissediyor, düşünüyor, istiyor bilmekte zorlanabilir. Kendisiyle bağlantısı azaldığı için de karar vermek ekstra zor olacaktır. Kaygılı ve kötümser bakış açısına sahip olmak kişinin alacağı kararlar ile ilgili gerçekçi olmayan ve kötümser ihtimalleri fazlaca düşünüyor olmasına sebep olabilir, bu nedenle seçim yapmak zorlaşabilir. Karar vermek, seçim yapmak diğer olasılıkları kaybettireceği için kaygılı bir zihin ‘diğerini seçseydim şöyle olabilirdi’ gibi düşüncelerle huzursuz hissedebilir, dolayısıyla bu durum karar verme anında baskı yaratır. Mükemmeliyetçi, başarısızlığa ve hataya tahammülü olmayan insan için de karar vermek bir o kadar zorlu olabilir. Yanlış yaptığında kabul edilmeyen, hata yaptığında yetersiz hissettirilen kişiler için de aynı şekilde doğru olanı yapma baskısı sürdüğü için karar vermek oldukça zorlayıcı olabilir. Sosyal desteğin yetersiz olması, bilgi eksikliği, konu ile farklı ilgili tartışmaların olması, olumsuz benlik algısına sahip olmak gibi bazı durumlar da karar verme sürecini olumsuz etkiler (Sarı, 2016). ‘Nereye varacağını bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez’ sözünden hareketle kararsız olmanın insanın yaşamına ciddi etkileri vardır. Kaygılı bir zihnin belirsizliğe olan tahammülsüzlüğünü hepimiz biliyoruz. Karar verme sürecinin sekteye uğraması da insanı belirsizliğin getirdiği huzursuzlukla baş başa bırakır ve kaygı seviyesinin daha da yükselmesine yol açar. Bazen kaçan fırsatlara, bazen anın tadını çıkaramamaya bazen de sorunlar karşısında çözüm odaklı baş etme stratejileri üretememeye sebep olur. Kararsızlık ile nasıl başa çıkabiliriz? Değerler listesi hazırlayabilirsiniz. Kendinizden ve hayattan beklentilerinizi, değerlerinizi (aile, kariyer, başarı, dürüstlük…) en önemlilerinden başlayarak yazabilirsiniz. Dolayısıyla karar verme sürecinizde aldığınınız risk kararsızlığı arttırıyorsa bu kararın sizin değerlerinizle ne ölçüde eşleştiğini, size neler katabileceğini değerlendirebilirsiniz. Artı ve eksi listesi hazırlayabilirsiniz. Geniş bir bakış açısıyla vereceğiniz kararın sonuçlarının sizin için pozitif ve negatif yanlarının bir listesini yaparak süreci kolaylaştırabilirsiniz. Fakat bazen negatif taraftaki çokluğa rağmen tercih edilebilir kararlar olabilir. Orada sizin kişiliğiniz ve hayattan, kendinizden beklentilerinizle kararın sonuçlarının ne derece uyuştuğu da önemlidir. Kontrol edebileceğiz/edemeyeceğiniz koşulları değerlendirebilirsiniz. Bir kağıda seçeceğiniz durum ile ilgili endişelerinizi, diğer bir tarafa ise bu endişelerin hangilerinin sizin kontrolünüzde olduğunu not alabilirsiniz. Böylece zamanınızı ve enerjinizi kontrol edemeyeceğiniz kaygılı düşüncelere kanalize etmek yerine, konuyla ilgili kontrol edebileceğiniz endişeli düşüncelere odaklanabilirsiniz. Duygu regülasyonunu sağlayabilmek birçok konuda olduğu gibi karar verme süreçlerinde kaygılandığınızda da çok yardımcı olur. Duygu regülasyonunu sağladığınızda düşünen beyin dediğimiz üst beyin (neo kortex) daha aktif olarak çalışmaya başlar ve kaygılı düşüncelere daha akılcı şekilde bakabilirsiniz. Yetişkinlik döneminde bazı negatif inançlar ve şemalar, hatalara karşı toleransın çok az olmasına neden olabilir. (Yetersizlik inancı, kötü bir şey olacak düşüncesi, baş edemem, beceremem inançları gibi…) Negatif inançlarla çalışmak veya gerçekçi olmayan olumsuz anlamda yanlı bazı düşünceleri bile fark edebilmek bu süreçte oldukça etkili olabilir. Mükemmeliyetçi beklentiler de ‘hata yapmamalıyım’ inancını çok beslediği için herhangi bir kararda doğru kararı verme baskısı yaratabilir. Halbuki insan yaşamının bu kadar kompleks olduğunu varsayarsak çoğu zaman ‘doğru karar’ birçok insan için değişebilecek sübjektif bir karar değil midir? Çözüm odaklı düşünme becerisini hayatımızın birçok alanına yaymak da burada etkili olacaktır. Sağlıklı baş etme stratejileri olan, kendini geliştirmeye açık, çözüm odaklı düşünebilen bireyler hata yaptığında telafi edebileceğini, yeniden başlayabileceğini, bazen vazgeçebileceğini ve tüm bunların hayatın içinde olduğunu bilecektir. Aksi yönde yapılan hataları kişiselleştirmek ve kişisel bir özelliğe yormak (Beceriksizim, yanlış kararı verdim, aptalım gibi…) kişiye kendini hem daha yetersiz hissettirecek hem de karar verme sürecini stresli hale getirecektir. Öz şefkati arttırıp kendini, hayatı olduğu haliyle kabul edebilmeyi daha iyi hale getirmek hayatımızla ilgili kararları verirken stres yönetimini daha iyi yapmaya yardımcı olabilir. Bunun yanında günlük hayatta kısa da olsa rahatlama egzersizleri ve ‘mindfulness’i eklediğinizde zaten algılanan stres seviyesinde hissedilir bir azalma gerçekleşmektedir( Işık, 2021). Bu yazı hoşunuza gittiyse aşağıdaki kaynaklara göz atabilirsiniz, keyifli okumalar dileriz. - Mod Terapisi; Diğer Yollardan Gitmek- Psikonet Yayınları - Mindfulness- Zümra Atalay - Şefkat Korkaklara Göre değil- Zümra Atalay - Özşefkatli Farkındalık- Christopher Germer Yaşantı Psikoloji Kategori: Kişisel Gelişim Geri Dön