Hafızamız Yeterince Güvenilir Mi? Hafıza Nedir? Bellek ya da gündelik hayatta sıkça kullanılan haliyle “hafıza”, genellikle düşünüldüğünün aksine basit bir depolama biriminden çok daha fazlasıdır. Orijinal bilginin mevcut olmadığı durumlar için; o bilgiyi belleğe kodlama, orada belli bir süreliğine muhafaza etme ve gerektiğinde, yeniden kullanmak üzere geri çağırma gibi karmaşık süreçleri kapsar. Bu anlamıyla belleğe yalnız birtakım anılarımızı hatırlamak için değil hayatın bilgiyi kullandığımız her alanında başvurabiliriz. Bunlara kravat bağlamak, bir ev aletini kullanmak, bir adresi bulmak gibi aksiyona dayalı temel becerilerin yanında; kişisel deneyimlerimizle veya çevremizdeki dünyayla ilgili genel bilgileri veya derin anlamları da örnek verebiliriz. Hakim olduğumuz bu bilgiler, söz gelimi, kuşların kaç ayaklı olduğundan bir kültürde saygının nasıl ifade edilebileceğine kadar geniş bir skalaya sahiptir. Anılarımızı yanlış ya da eksik hatırlıyor olabilir miyiz? Belleğin dinamik yapısı çoğu zaman kusursuz işlemeyebilir. Çünkü bir şeyi hatırladığımızda o bilgiyi, gerçekte olanın yanında; kişisel bilgilerimiz, deneyimlerimiz ve beklentilerimizi de ona yükleyerek geri çağırırız. Dolayısıyla hatırlanan anılarda bazı detaylar farkında olmadan ihmal edilmiş olabilir veya yine aynı anılar bilmeden çarpıtılmış ve değiştirilmiş olabilir. Hatta o anılara hiç yaşanmamış ayrıntılar bile dahil edilebilir. Bu durum zihnin anıları yeniden inşa edebileceğinin önemli bir işaretidir. Bu alanda yapılan temel çalışmalarda; farklı bir kültüre ait hikayelerin, katılımcılara yabancı geldiği için, sıklıkla eksik detaylarla ve hatalı bir biçimde hatırlandığı görülmüştür. Daha ilginç olanı, kişilerin hikayeleri kendi kültürlerine uygun bir şekilde değiştirerek hatırlamasıdır. Buna göre örneğin hikayedeki ava çıkmış kişiler, katılımcıların ülkesinde avlanan söz konusu hayvan bulunmadığı için, gezintiye çıkmış insanlar olarak hatırlanabilmektedir. Katılımcıların zihinleri, hikayeleri asıl anlatıldığı haliyle saklamamış; yabancı gelen unsurları kendi çevresel koşullarına uygun olacak şekilde dönüştürmüştür. Çevresini birtakım örüntüler, kategoriler içinde algılamaya alışkın insan zihninin yaptığı bazı genellemeler de yanlış hatırlamalara sebep olabilir. Örneğin kişiye bir ofis gezdirildikten sonra orada neler gördüğü sorulduğunda, aslında görmemiş olsa da bir kitabı da oradaki eşyalar arasında sayabilir. Bu durum bir ofis ortamına yönelik kişinin sahip olduğu deneyimden veya beklentiden kaynaklanabilir. Başka bir örnek verecek olursak; restorana gitme ile ilgili bir hikaye dinleyen kişi sonrasında bunu anlattığında, restorana ait zihnindeki senaryolardan dolayı, bu hikayenin içinde olmamasına rağmen ücret ödemeyle ilgili bir detay ekleyebilir. Görüldüğü gibi gerçekten deneyimlememiş olsak da sahip olduğumuz deneyim, beklenti ve senaryolara uygun bilgileri, belleğe hatalı bir şekilde aktarabiliriz. Artık söz konusu bilgiler her hatırlandığında, eklediğimiz bu yanlış detaylarla birlikte geri çağrılabilir ve bu haliyle belleğimizde sağlamlaşabilir. Böylelikle belleğin inşa edici niteliği, hatalı bir bellek oluşumuna sebep olabilir. Bellek çevreden gelen yanlış bilgiler veya yönlendirmeler nedeniyle sahte anılar (false memory) dahi üretebilir. Bu insan zihninin telkin sonucu hata yapmaya ne kadar açık olduğunun da göstergelerinden biridir. Bir araba kazasına tanık olduğumuzu düşünelim. Ardından bize arabaların tahmini hızları sorulmuş olsun. Bize sorulan soruda kullanılan kelime seçimi tahmin ettiğimiz hız oranını etkileyebilir. Örneğin araba kazasını ifade etmek için “sürtüşmek” eyleminin seçilmesiyle “çarpışmak” veya etkiyi daha da büyüterek “birbirlerine girmek” eylemini seçmek arasındaki fark, verilen cevapları değiştirebilir. Hatta çarpışma anını tasvir ederken kullandığımız detaylar bile değişebilir. Örneğin; “birbirlerine girmek” seçildiğinde aslında öyle bir şey olmamış olsa da kaza sonucu meydana gelen cam kırıklarından bahsedebiliriz. Yukarıda sayılan bellek hatalarının yanında, bellekteki bazı kişisel bilgiler anormal bir şekilde kaybolabilir. Bellekte oluşan bu “boşluk”, ne sıradan ve küçük bir unutkanlıktan ne de fizyolojik bir rahatsızlıktan dolayı olup; travma veya stres kaynaklı durumlar nedeniyle gerçekleşiyorsa söz konusu durum “dissosiyatif amnezi” olarak adlandırılır. Taciz, doğal afet, ciddi bir ekonomik problem veya bir yakının ölümüne şahit olma gibi durumları olası sebepleri arasında sayabiliriz. Bu olayların yaşandığı dönemle bağlantılı ve genellikle otobiyografik olan bilgiler (kim olduğuna, olayın nerede ve ne zaman yaşandığına ve neler hissettiğine, düşündüğüne ilişkin) ya da travmanın içeriğine ve nedenlerine dair bilgiler farkında olmadan engellenerek; bunların olumsuz etkilerinden kaçınmaya çalışılır. Kısa süreli veya birkaç yılı bulabilen bir zaman dilimi boyunca yaşanabilen dissosiyatif amnezi, var olan genel bilgileri veya yeni öğrenilecek olanları etkilemez. Dissosiyatif amneziyi yaşayan birisi travmatik olayın gerçekleştiği bir yaşam dönemini tamamen silebileceği gibi sadece söz konusu olaya ilişkin kişileri, olayları vs. de unutabilir. Travmatik kaynaklı doğasından dolayı dissosiyaitif amnezi ile baş edebilmek için en sağlıklı yöntemin psikoterapi olduğu düşünülmektedir. Yaşantı Psikoloji Kategori: Kişisel Gelişim Geri Dön