Travma sonrası stres bozukluğu İnsanlık tarihine baktığımızda insanın, varoluşundan beri giderek artan şekilde doğal ya da insan eliyle oluşan psikolojik travma yaşantılarına maruz kalmış olduğunu görmekteyiz. Hem doğal hem de sosyal travmalar kimi zaman insanın devamlılığını tehdit ederek bireyler, aileler ve toplumlar için dayanılmaz stres ve karışıklık yaratırlar. İnsanlar zarar görür, suistimale uğrar, ihmal edilir ve bunlara panik, öfke ve umutsuzlukla yanıt verirler. Ayrıca biliyoruz ki, travmatik yaşantılar sadece travmatik yaşantıya maruz kalan kişileri değil buna tanık olan kişileri de etkilemektedir. Travma oldukça yaygın bir olgudur ve hemen herkes hayatının herhangi bir döneminde travmatik deneyim yaşar. Ancak travma semptomları, her zaman travmatik yaşantı sonrasında ortaya çıkmayarak, yıllarca gizli kalabilir ve bu nedenle hemen fark edilemeyebilir. Ardından hatta belki de yıllar sonra, stresli bir dönemde ya da başka bir olayın ardından hiçbir uyarı vermeden kaygı, depresyon, panik atak ve psikosomatik veya davranışsal sorunlar olarak ortaya çıkabilirler. Ayrıca bu belirtiler asıl nedenlerine dair herhangi bir ipucu da vermeyebilirler. Travma Nedir? Travma, kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır yaralanma, cinsel şiddete veya tehdide maruz kalma ya da kendisinin ya da başkalarının fiziksel bütünlüğüne bir tehdit olayı yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş, karşı karşıya gelmiş olma durumudur. Kellerman, travmayı insan hayatında çocukluk ya da yetişkinlik döneminde belirli bir zamanda olan ya da uzun sureli kötüye kullanmayla oluşan, bireyin sıradan başa çıkma mekanizmalarını yıkan aşırı duygusal yüklenmenin ortaya çıkardığı bir psikolojik bozukluk olarak tanımlar. Travmatik Olay Nedir? Sinir sistemi ve kişinin ruhu sağlıklı kalabilmek için bazı mücadelelerle karşı karşıya kalıp bunları başarıyla atlatmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç karşılanamadığında ya da zorlayan bir durum başarıyla geçilemediğinde kişi yaşama gücünü kaybeder ve hayata tam olarak sarılmakta güçlük çeker. Savaş, taciz, kazalar, doğal afetler ya da diğer travma yaratan olaylar karşısında yenik düşen kişiler çok daha ciddi sonuçlara maruz kalarak, acı çekereler . Travma bir güçsüzlük acısıdır. Travma anında kurban altüst edici bir kuvvet tarafından çaresiz hale getirilmiştir. Bu kuvvet doğa olduğunda afetten söz ederiz. Kuvvet başka bir insanın ki olduğunda ise, vahşetten söz ederiz. Travmatik olaylar insanlara kontrol, bağ kurma ve anlam duygusu veren olağan davranış sistemini altüst eder. Travmanın ortak paydası, ‘yoğun korku, çaresizlik, kontrol kaybı ve yok olma tehdidi’ hissettirmesidir. Kişi bu travmatik deneyimden kaynaklanan kaygının üstesinden gelmeyi başaramaz. Bu yoğun kaygı altındayken spontane bir davranış sergileyemez ve travmatik yaşantının üstesinden başarıyla gelemez. Bu nedenle yenik ve korku içinde kalmayı sürdürür. Travma Sonrası Tepkileri Nedir? Travmatik olaylar tür ve sıklık açısından farklılık gösterdiği gibi bunların insanlar üzerindeki etkileri de kişiye özgüdür ve toplumsal, kültürel değişkenler de bunları etkiler. Kişi tehditle karşı karşıya kaldığında kaçma, savaşma ya da donma tepkisi verir. Kişi kaçma ya da savaşma tepkilerini ortaya koyamadığında, son seçeneği olarak eylemsizleşerek, donma tepkisi verir. Travmatik bir yaşantıdan sonra hayat artık eskisi gibi değildir. Travma yaşamış olan kişiler büyük ölçüde değişmiş hissederler. Kimlikleri, duygulanımları ve fizyolojik tepkileri, hayata bakışları ve başkalarıyla olan etkileşimleri tam bir dönüşüme uğramıştır. Olağan uyum sağlama izlenimleri yetersiz kalmıştır ve başa çıkamazlar. Travma sonrası stres bozukluğu, beden ve zihnin travma sonrasında ortaya çıkan tepkilerini tanımlamak için kullanılan tanısal bir terimdir. Bu durum travmatik bir olayın ardından gelişen anksiyete ve depresyondan oluşur. Travma sonrası stres bozukluğu pek çok belirti içerir ve bunlar dört ana kategoride toplanabilir. Aşırı uyarılma, sürekli tehlike beklentisini; çağrışımlar, travmatik anın silinmez izini; tepkisizlik, uyuşmuş kendini bırakma tepkisini; kaçınma ise, travmayı hatırlatıcı durumlardan uzak kalma tepkisini ifade eder. Aşırı Uyarılma Travmatik bir deneyimden sonra, tehlike her an geri dönebilirmiş gibi, insanın kendini koruma sistemini sürekli alarma geçirdiği görülür. Psikolojik uyarılma azalmadan devam eder. Genelleşmiş kaygı semptomları ve özel korkularının birleşiminden dolayı kişiler acı çekerler, travmayı hatırlatıcı uyanlar karşısında kolayca irkilir, ani tepkiler verirler. Çağrışımlar Tehlikenin geçmesinden uzun süre sonra, travmaya maruz kalmış insanlar, olaylar şimdiki zamanda sürekli tekrar yaşanıyormuş gibi yeniden yaşarlar. Zaman travma anında durmuş gibidir ve bu nedenle o ana ait anılar hem uyku, hem uyanıklık anında, kişinin kontrolü dışında, kendiliğinden ortaya çıkarlar ya da çevresel uyarıcılarla kolayca hatırlanırlar. Tepkisizlik - Donma Bireyin tamamen güçsüz ve direnmenin boşuna olduğuna inandığı ve kendini bıraktığı durumdur. Kendini savunma sistemi çöker. Çaresizlik içindeki birey eyleme geçmek yerine, bilinç durumundaki değişikliğe sığınır. Bu ilgisiz bilinç durumu, hipnotik trans durumuna benzer. İstemli eylemden vazgeçme, duyguların ve yargıların askıya alınması, ilgisizlik, artmış bedensel algı, uyuşukluk ve acı hissetmemeyi içeren değişmiş duyumlar, gerçekliğin ve zaman duygusunda değişiklik gibi özellikleri vardır. Travmatik durum karşısında donma, tepkisizlik durumunda kalan kişi, tam anlamıyla korku ve kaygıya hapsolmuş gibidir ve dolayısıyla bu yoğun kaygı ile kendini bu travmatik olaydan çıkarabilecek spontane bir davranış sergileyemeyez. Bu travma yaşantısı sonucunda kişi dehşet içinde ve perişan kalmayı sürdürerek, hayatlarına devam etmeyi başaramazlar. Bunun sonucunda kişi kendi yaşamını, ilişkilerini şekillendiremeyerek bir katılaşma durumuna girer. Kaçınma Tehlike algılandığında ya da kişi kendini tehdit altında hissettiğinde uyarılır. Bu uyarılma hayatta kalma tepkilerini harekete geçirir. Ancak travmatize olmuş kişiler bu uyarılma döngüsüne dair derin bir güvensizlik taşırlar; bunun içinde haklı nedenleri vardır. Bu kişiler için uyarılma ve korkudan hareketsiz kalmaya dair aşırı bunaltıcı deneyim birbiriyle bağlantılı iki şeydir. Bu korku yüzünden travmatize olmuş kişiler uyarılma döngüsünü tamamlamaktan kaçınır, bu döngüyü engeller ve korku döngüsünde sıkışıp kalırlar. Kaçınma, bireyin travmatik olaya ilişkin düşünce, duygu, eylem veya mekanlardan uzak durmaya çalışmasıdır. Yaşadığı travma o kadar örseleyicidir ki, hatırlatacak her şeyden uzak durarak, bu yaşantıyı yok saymaya çalışır. Kendini korumaya çalışıyor olsa da, travma sonrası sendromunu daha da alevlendirir. Travmayı yaşamaktan kaçınmak çoğunlukla bilinçlilikte daralma, başkalarıyla çarpışmadan çekilme ve kısırlaşmış bir hayatla sonuçlanır. Travmaya maruz kalanlar geçici olarak acıdan kaçınma ve rahatlama yolu ararken, kendini bilme ve kendine hükmetme şansını kaçırmaktadırlar. Travma sonrası stres bozukluğu terapisi Geleneksel bakış açısına göre travma, psikolojik ya da tıbbi bir bozukluktur. Çoğu travma terapisinde konuşarak zihne ulaşılırken, ilaçlarla da zihne etki etme yoluna gidilir. Bu yaklaşımların ikisi de kullanılabilir. Ama unutulmamalıdır ki her birey farklıdır ve travma sonrası stres bozukluğu her bireyi farklı şekilde etkiler ve bu nedenle bir kişi için işe yarayan yöntem herkes için işe yaramayabilir. Burada önemli olan travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bireyin, bu konuda deneyimli, uzman bir kişi ile tedavi sürecini götürüyor olmasıdır. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilerin semptomları için neyin işe yarayacağını bulmak için farklı tedavi yöntemlerini kullanmak gerekebilir. Örneğin, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan birey tacizkar bir ilişkinin içindeyse ve bu şekilde de travmatize oluyorsa, her iki sorunu da ele almak gerekir. Devam eden diğer sorunlar ise, depresyon, panik bozukluk, madde kullanımı olabilir ve tedavi sürecinde bunları da göz önünde bulundurmak gerekir. Birçok terapi türü travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bireye yardımcı olabilir. Bazı terapiler doğrudan travma sonrası stres bozukluğu belirtilerini hedefleyerek, bazıları ise, aile, iş ve sosyal destek kısımlarına odaklanarak çalışırlar. Terapistler kişinin ihtiyacına göre farklı terapi türlerini birleştirerek bireye yardımcı olurlar. Etkili bir psikoterapi sürecinde travma sonrası stres bozukluğu semptomlarını ve bu semptomların tetikleyicilerini, kişinin kendisinin tanımlayabilmesine yardımcı olacak psikoeğitsel bir süreci içermelidir. Ayrıca psikoterapi, bu semptomları yönetme becerilerini geliştirmeyi de hedeflemelidir. Travma ile ilgili dikkatinizi çekebilecek diğer yazılarımız: Travma ile Başa Çıkmak EMDR Nedir Uzman Klinik Psikolog Nilgün Hasan Dereköy Kategori: Travma Geri Dön