Toplumsal Travmalardan Sonra Çocuklarla İletişim Toplumsal Travma Nedir? Toplumsal bir varlık olan insan hayatı boyunca bazı travmatik deneyimler yaşayabilmektedir. Travma, kişi için tehdit edici olan durumlar sonucu kişinin kendisini çaresiz hissetmesi ve sonrasında iç ve dış dünyayı algılamasında değişiklik yaratan bazı deneyimlerdir. Yakın zaman önce yaşadığımız deprem gibi deneyimler, kişinin iyi olma halini ve günlük işlevselliğini olumsuz yönde etkiler. Travmaların bireysel olmasının yanında toplumsal nitelikte olabilecek travmalar da mevcuttur. Toplumsal travmalar, geniş kitleleri etkileyen doğal afetler, salgın hastalıklar, şiddet veya göç gibi olayların sonucunda birden fazla insanın yani toplumun ruh halinin olumsuz etkilenmesi durumudur. Bu travmatik olaylar, toplumu birçok yönden olumsuz etkileyebilen, geleceğe dair inançlarının sarsıldığı olayları içerir. Toplumsal travmanın oluşmasında önemli nokta, yaşanan olayın sadece tek bir kişiyi değil olaya tanık olan birçok kişiyi etkisi altına alması ve topluma yayılmasıdır. Toplumsal Travmaların Etkileri Yaşanan olayların etkileri kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte tıpkı kişisel travmanın semptomları gibi toplumsal travmalarda da benzer semptomlar görülebilir. Yani yaşanan olaya takılıp kalma, sık sık o anı yaşıyormuş hissi altında olma, uykusuzluk, olayı konuşmaktan kaçınma, tehlike altında olduğunu hissetme gibi bireysel travmalar sonucunda oluşan durumlar, toplum içinde kitlesel olarak da görülebilir. Ancak bireysel travmalardan farklı olarak toplumsal travmaların etkileri daha uzun süreli ve şiddetli olabilmektedir. Aynı zamanda toplumda tedirgin olma hali, öfke, acı, yalnızlık, güvensizlik, ümitsizlik vb. gibi duyguların ortaya çıkması söz konusu olabilmektedir. Bu etkiler insanlar tarafından sesli olarak dile getirilmese de insanların günlük yaşam aktivitelerini sekteye uğratarak veya çevre ile kurduğu ilişkileri olumsuz etkileyerek kendini gösterebilir. Toplumsal travmalar, toplumu bütünleştirebileceği gibi birçok değer bakımından sarsıcı nitelikte de olabilir. Yani kişilerarası çatışmaların arttığı, yabancılaşma ve kutuplaşmaların çoğaldığı bir ortam açığa çıkabilir. Tabii ki olayın türü, şiddeti, sonuçları, olaya yakınlık, kiminle veya nerede gerçekleştiği gibi pek çok nedenler toplumsal travmalar için belirleyici faktörlerdendir. Aynı zamanda yaşanan olumsuz olayların tümünün toplumsal travmalara yol açmayacağını da belirtmek yerinde olacaktır. Toplumsal Travmalardan Sonra Çocuklar Yaşanan toplumsal travmatik olaylar yetişkinlerle beraber çocukları da önemli derecede etkilemektedir. Çocuklar yaşanan toplumsal travmatik olaylar karşısında yetişkinlere göre daha savunmasızdır ve bu olaylar çocuk için daha tehdit edici olabilir. Bundan dolayı yetişkinlerin çocuklara bu olayları açıklamanın sağlıklı yollarını bulmaları, onların dünyayı güvensiz algılamalarını engellemeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte travmatik olayların etkisi yetişkinlerde olduğu gibi çocuğun yaşı, başa çıkma becerileri, tutumu ve sıklığına göre değişkenlik gösterir. Toplumsal Travmalardan Sonra Çocuklarda Oluşabilecek Belirtiler 1. Zihinsel Belirtiler Odaklanmada güçlük, Hafıza problemleri, Bir düşünceden diğerine geçememe, Yanlış çıkarımlar 2. Duygusal Belirtiler Benlik saygısında ve özgüvende zedelenme, Duygusal tepkisizlik, Duygularını kontrol edememe 3. Davranışsal Belirtiler Saldırganlık, Aşırı hareketlilik, Uyumsuz davranışlar/huysuzluk, İçine kapanma, aşırı sessiz olma, Travmanın oyunlara yansıtılması Toplumsal Travmalardan Sonra Çocuklarla İletişim Çocuklarla toplumsal travmalar sonrası iyi iletişim kurmak, travmanın etkilerini hafifletecek önemli bir faktördür. Çocuğa sevgi, şefkat ve saygıyla yaklaşmak bu noktada dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çocuğun direnç göstermemesi adına güvenli ve huzurlu bir ortam içerisinde iletişime geçilmelidir. Aynı zamanda her çocuğun günlük bir düzene ve yeme, uyuma, oynama gibi etkinlikler için ayrılmış özel zamanlara gereksinimleri vardır. Bu nedenle, ailelerin olabildiğince çabuk bir şekilde günlük rutinlerine geri dönmeleri önemlidir. Çocukla nasıl iletişim kurulacağının en önemli noktası çocuğun gelişim düzeyidir. Dolayısıyla çocuğun hangi yaş grubuna ait olduğunun bilinmesi ve bu yaş grubunun özelliklerine göre hareket edilmesi gerekir. Örneğin çocukla iletişim kurarken soyut kavramlardan kaçınarak somut kavramlar tercih edilmelidir. Çocuklar, yaşanan toplumsal travmatik olaydan sonra güvende hissetmek adına yetişkinlere dayanırlar. Bundan dolayı çocuklarla iletişime geçen kişi, olumsuz duygularını kontrollü bir biçimde yaşamalı, ses tonuna dikkat etmeli ve çocuğu endişe altında hissettirecek hareketlerden kaçınmalıdır. Çocuğun zihnindeki belirsizlikleri gidermek için yaşına uygun olacak biçimde çocuğa bilgi vermek, merak ettiği bir durum varsa soru sormasına müsaade etmek ve sorulara uygun biçimde yanıt vermek gerekir. Bununla birlikte sorularına doğru cevaplar alamayan çocuklar, yaşadıkları olayla ilgili hatalı varsayımlarını düzeltme ve olayı uygun bir şekilde anlamlandırma olanağı bulamaz; durumla başa çıkma konusunda yalnız kalırlar. Bu nedenle yetişkinlerin çocuklar tarafından yöneltilen sorulara açık ve anlaşılır cevaplar vermelerinde fayda vardır. Çocuklar bazen olaylardan etkilenmemiş gibi görünerek duygularını gizleyebilirler. Bundan dolayı çocuğun sözel ve sözel olmayan mesajları bir bütün içerisinde değerlendirilmeli, ikisi arasında tutarsızlık varsa altında yatan nedenle ilgili bilgi toplanmalıdır. Sebep sonuç ilişkisi kurmakta zorluk yaşayan çocuklar yaşanan olaya engel olamadıkları veya sonuçları değiştiremedikleri için kendilerini suçlu hissedebilirler. Çocukların kendilerini bu şekilde yargılamaları olayın çocuktaki etkisini daha fazla artırabilir. Dolayısıyla çocuğun hangi duyguları yaşadığını açıkça ifade etmesini istemek ve çocuğu yargılamadan dinlemek gerekir. Çocuk hissettiği duyguları paylaşırken “güçlü ol”, “ağlama”, “sakın üzülme” gibi ifadeler yerine “evet, üzüldüğünü biliyorum”, “sana yardımcı olmak istiyorum” gibi ifadelerle yaklaşılması çocuğu rahatlatır ve kendini ifade etmesine yardımcı olur. Kaynakça; -Desivilya, H. S., Gal, R. ve Ayalon, O. (1996). Extent of victimization, traumatic stress symptoms, and adjustment of terrorist assault survivors: A long-term follow-up. Journal of Traumatic Stress, 9(4), 881-889. -Dyregrov, A., Gjestad, R. ve Raundalen, M. (2002). Children exposed to warfare: A longitudinal study. Journal of Traumatic Stress, 15(1), 59-68. -Goenjian, A. K., Walling, D., Steinberg, A.M., Karayan, I., Najarian, L. M. ve Pynoos, R. A. (2005). Prospective study of posttraumatic stress and depressive reactions among treated and untreated adolescents 5 years after a catastrophic disaster. American Journal of Psychiatry, 162, 2302-2308. Yaşantı Psikoloji Kategori: Travma Geri Dön