Ayrılık acısı nasıl geçer? “Talmud’un iki bin yıldan fazladır söylediği gibi bir kuş ve balık birbirini sevebilir fakat yuvalarını nereye yapacaklar?” Aşk yaşamımızın belki de başlangıcından beri var olan bir duygudur. Hem kendini hem karşısındaki keşfetme arzusu insanı büyüler. Genelde aşk denilen şey aşkın başlangıcıdır. İki kişi duygusal beklentiler ile bir araya gelir ve aşkın devamı da bu beklentilerin karşılanması üzerine devam eder. Beklentiler bazı sebeplerden karşılanamaz. Ve ilk başta yer alan o büyü ve tutku aynı şiddette yerini hayal kırıklığına bırakır. Ayrılığın üstesinden gelmek çoğu zaman zordur. İnsanın öz saygısı zedelenince, gururu zarar görünce kendine karşı makul olması zorlaşır. İnsanın kendi ikirciklikleriyle başa çıkması, duyguların onu zapt etmişken yeni bir rutin oluşturmaya çalışması oldukça zaman alır. Elbette insanın sevdiğini birini hayatından çıkarması şekli nasıl olursa olsun (ister kavgalı, ister anlaşarak) bir yas süreci gerektirir. Yas sürecinde üzüntü, keder, ıstırap vardır. Fakat bu duyguların yoğunluğunun kayıpla orantısı yoksa gerçek hikayenin ne olduğunu insanın kendisine sorması gerekir. Yakın ilişkilerimiz de sorun yaşadığımızda kendimizi, üzgün, değersiz, suçlu hissederiz. Yakın ilişkilerimizde sorun yaşamak bizi strese sokar ve stres altında çoğunlukla rasyonel düşünmekte zorlanırız. Stres altındayken en aşina olduğumuz yolu seçeriz. Ve bu yol kendini suçlamak, değersiz hissetmekten geçiyorsa çoğunlukla ayrılık acısını güvenli şekilde deneyimlemeyiz. Güvenli şekilde diyorum çünkü her duygu yaşamaya değer. Bir duyguyu güvenli bir şekilde deneyimlememek olması gerekenden daha fazla ya da az yaşamaya izin vermek demektir. Bu da bizi gerçeklik yolundan saptırır. Suçluluk Başımıza istemediğimiz bir şey geldiğinde, bu dünyada, böyle ıstırap çekenin bir tek kendimiz olduğunu düşünürüz. Ayrıca bu suçluluktan sorumlu tek kişi olduğumuzu hissederek utanırız. Çoğu insan ayrılıktan sonra suçlu hisseder. Daha sevecen olmadığı, daha güzel olmadığı, daha anlayışlı olmadığı için, belki gerçekten hata olarak gördüğü bir şeyi yaptığı için. Burada bahsedeceğimiz duygu eylemlerimizin sonucunda duyulan suçluluktan çok ıstırabımızın kökeni olan suçluluktur. Bu suçluluğun tohumları ilk çocukluğumuzda atılmaya başlar. İyi niyetle de olsa ebeveynlerimiz bizi bazen olduğumuz halimizle kabul etmez. Davranışlarımızı değiştirmeye çalışır ya da bize kendimizi değerlendirme şansı vermeden bizi etiketlerler. Bu da bizi olduğumuz halimizden çıkartır. Davranışlarımızın temeli bu noktadan sonra memnuniyet oluşturmak için şekillenir. Belli koşullarda herkes yaptığından sorumlu hissetmelidir. Sağlıklı olan zaten budur. Fakat insanın olduğu kişi yüzünden suçlu hissetmesi onun duygusunun gerçekliğini bozmaktadır. Değersizlik Suçluluk duygusuna genellikle değersizlik eşlik eder. Romantik ilişkinin sonlama biçimi kişiye sevgiye değer olmadığını düşündürebilir. Bu süreci zorlaştıran ve kendimizi gerçeklikten uzak değerlendirmemizi sağlayan bir başka duygu değersizliktir. İnsanlar çoğunlukla kendini nasıl değerlendirirse dışarıyı da o gözle değerlendirir. Kendimize dair alığımız değersizlik ise insanların gözünde de değersiz olduğumuzu düşünürüz. Değersizlik de tıpkı suçluluk gibi erken çocukluk döneminde bize bakım verenlerimiz ile kurduğumuz ilişki ve tutumlar sayesinde oluşur. İlişki içinde ya da sonrasında davranışlarımız bu düşüncenin etrafında şekillenir. Yalnızlık Korkusu Yalnızlık korkusunun da değersizlik ya da suçluluktan farkı yoktur ki zaten bu korkuyu besleyen iki duyguda suçluluk ve değersizliktir. Romantik ilişkinin sonlanmasından sonra bir daha ilişki kuramayacağına inanıp bundan dolayı kaygı yaşayan insanlar vardır. Bazı zamanlarda yalnızlık korkusu kişiyi mutsuz eden, ona uygun olmayan bir ilişkinin içinde kalma mecburiyeti hissetmesine neden bile olabilir. İlişkinin sonlanmasından sonra kişinin daha iyisini bulamayacağına dair inancı, elindeki en parteri kendi yüzünden kaybetmiş olmanın suçluluğu, iyi bir ilişkiyi hak etmediğine dair değersizlik algısı bir daha ilişki kurmayacağına kendini inandırmasıyla son bulur. Kişi buna o kadar inanır ki yalnız kalmak artık onun kişisel tercihine dönüşür. İstemsiz olarak romantik ilişkilere mesafe almasına kendini duygulara kapatmasına neden olur. Ayrılık acısı nasıl geçer? Dünya üzerinde bir gerçek varsa belki de o acıdır. Kalp kırılmasının gerçekten fiziksel olarak hissedildiğini biliyor muydunuz? Ayrılık Acısı da tıpkı fiziksel bir acı gibi iyileşmesi için zaman tanıdıkça geçer. Belki de doğru soru ayrılık acısının nasıl geçeceğini sormaktan ziyade ayrıldıktan sonra aldığımızı yaraları nasıl iyileştirebileceğimiz üzerine olmalıdır. Bize acı veren şey bir ilişkinin bitmesi midir? Biten bir ilişki sonrasında kendimize ne söylediğimiz midir? Seni çok sevdim Sana verdiğim her şeyi arzuyla verdim. Sen de bana çok şey verdin, hepsini onurlandırıyorum. Aramızda kötü giden her şey için, Kendime düşenleri üzerime alıyor, Seninkileri sana bırakıyorum.. Ve hepsi için teşekkür ediyorum Bert Hellinger Bir ilişkiyi başlatan şey iki kişinin birbirine duyduğu tutku ve sevgidir. Bir ilişkiyi bitiren şey ise yine iki kişinin birbirine olan davranışlarıdır. İlişki içinde de ilişki bittikten sonrada sadece kendi üzerimize düşen sorumluluğu üstlenmek acıyı daha sağlıklı şekilde deneyimlemeyi sağlayacaktır. İlişki bittikten sonra aşk acısını yok etmek için yapılan en sık hatalardan biri de hemen başka bir romantik ilişkinin içine girmektir. Hata diyorum çünkü bu yası ertelemekten başka bir işe yaramayacaktır. Her ilişki kişinin kendiyle ilgili sorunları çözmek için bir fırsattır. Fakat bunun için önce sorunları fark etmek gerekir. Kaynakça : Yola sensiz devam etmek Jorge Bucay & Silvia Sallinas Uzman Psikolog Zeynep Kaya Kategori: İlişkiler Geri Dön