Duygusal Yeme Sorunu İnsan için yeme eylemi, tıpkı uyumak gibi, en temel eylemlerden biridir. Yiyeceğin tüketilmeye başlanmasıyla birlikte sindirim sistemi devreye girer ve mutluluk hormonu olarak da bilinen ‘dopamin’ düzeyi beyinde artış gösterir. Bu sistem ise kişinin rahatlamasına ve stres seviyesinin azalmasına yol açar. Diğer bir deyişle, yeme eylemi o andaki deneyiminizi değiştirir. Rahatsızlık veren duygulardan uzaklaşabilmek için ne kadar kuvvetli bir yöntem, değil mi? Duygusal yeme, tam da bu noktada negatif yüklü duygularla baş edebilmek adına gelişen uyumsuz bir yöntemdir. Çoğu kişi için değersizlik, başarısızlık, çaresizlik, yeterince takdir alamama gibi karşılanmamış ihtiyaçların yarattığı üzüntü, öfke, kırgınlık, kaygı gibi duygularla karşılaşmak oldukça zordur; eğer kişi karşılaştığı bu duyguların gerçekte ne anlam ifade ettiğini bilmiyorsa, bu duygunun ona ne anlatmak istediğini anlamakta zorlanır. Bu zorlantının yarattığı rahatsızlıktan bir an önce kurtulmak istenir. Kişi, o anda deneyimlediği ve baş edilemez olarak nitelendirdiği duyguyu bertaraf etmek için yemenin verdiği deneyim değiştirici etkiyi kullanmaya başlayabilir. Bu durum kısa vadede kişi için rahatlatıcı bir etki yaratsa da akabinde ortaya çıkan suçluluk ve utanç gibi duygular kişinin duygudurumunda negatif yönlü bir artışa, dolayısıyla uzun vadede duygusal yemenin bir kısır döngü haline dönüşmesine sebep olabilir. Duygusal yeme döngüsü ise kiloda önemli ölçüde artış, yeme bozuklukları ve depresyon gibi durumlar ile sonuçlanabilir. Peki aç olan mideniz mi, yoksa zihniniz mi? Duygusal yemenin en temel özelliği, kişinin yemesine rağmen doymadığını belirtmesidir. Bununla birlikte, yeme eylemi için aç olma sinyallerinin kişi için artık önemsiz bir hal alması ve yiyeceklerin genellikle daha hızlı tüketilmesi de aslında aç olanın midenizden ziyade zihniniz olduğunun yani yeme ile ilişkinizin bozulduğunu işaret eden belirteçlerdir. Duygusal yeme problemi yaşayanların en çok şikayet ettiği noktalardan biri ise tam da bu: Neden “başkaları gibi” yeme ile ilişkilerinin sağlıklı biçimde olmadığı. Bu ilişkinin bozulmasının birçok nedeni var, bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Ebeveyn ilişkileri Yeterince duygusal destek vermemiş, duyguların konuşulmasından yana olmamış ya da katı sınırları olan ve otoriter tutumlar sergilemiş ebeveynler ile büyümüş çocuklar, duygusal yemeye yatkınlık göstermektedir. Çocukluk çağı alışkanlıkları Çocukluk döneminde deneyimlenen negatif yüklü duyguları yiyecek ile geçiştirmeyi öğrenmiş (şeker, çikolata gibi keyif verici besinler); “yemezsen arkandan ağlar” gibi kültürel söylemlerle büyüyerek yemek ile sağlıksız bir ilişki geliştirmiş olmanın duygusal yeme davranışının gelişiminde etkin olduğu bilinmektedir. Duyguları düzenleme güçlüğü Yaşanan duyguları tanıma ve fark etmede (aleksitimi) ve bunlara dair ifadeleri düzenlemekte zorluk yaşamak, yemek ile duyguların telafi edilmeye çalışılmasına sebep olabilmektedir. Genetik faktörler Kalıtsal olarak tat duyarlılığı yüksek olan kişilerin özellikle şeker içerikli yiyeceklere karşı daha dürtüsel davrandığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Yemek ile olan ilişkinizi yeniden yapılandırmak nasıl mümkündür? Öncelikle kendinize şu soruları sormayı deneyin: Hayatta ne ile temas ettiğimde, aç olmasam da yeme dürtüm gelişiyor? Bu temasta hangi duyguyu yaşıyorum? Hangi duygu ile kalmaktan bu denli rahatsız oluyorum? Bu soruların yanıtlarını aramak duygusal yeme eylemini hangi koşullarda daha sık gerçekleştirdiğinizi fark etmenize ve içsel süreçlerinizle alakalı daha derin meselelerinizi keşfetmenize destek olacaktır. Duygularınızı tanımaya, onları dışa vurmaya çalışın. Bastırdığınız, üstünü örtmeye çalıştığınız duyguların varlığında duygusal yeme davranışının artış gösterdiğini unutmayın. Yeme eylemi ile eşleştirdiğiniz alanlar ve aktiviteleri saptamaya çalışın. Günümüzün hızlı yaşantısında rahatlayabilmeyi, zaman zaman “TV-yemek” ikilisi ile; sosyalleşebilmeyi ise yeme eylemi ile mümkün gibi düşünebiliyoruz. Yemeyle eşleşen bu gibi aktivite ve alanları keşfederek bunları yemek olmaksızın başlı başına deneyimliyor ve bu deneyimden aldığınız keyfi değerlendiriyor olmak, yemenin bir koşul olduğuna dair inancınızın sarsılmasına yardımcı olacaktır. Yeme düzeninizi öğün bazında oturtmaya çalışın. Yemenin sağlıklı bir rutine oturması durumunda önüne geçmekte zorlandığınız aniden oluşan yeme dürtüsünün azaldığını fark edebilirsiniz. Elinizden gelenin “yeterince iyi” olduğunu bilin. Denediğiniz her adımın kıymetli olduğunu ve her adımda 0 noktasından uzaklaştığınızı fark etmeye çalışın. Yalnızca siyah ya da beyaz olmadığını, grinin de varlığını hatırlamaya çalışın. Yeme ile ilişkinizi düzenleme sürecinde zorlanıyor, duygularınızı fark etme ve duygularınızla kalabilmede sıkıntı yaşıyor, bu durumun kendinizde ve çevrenizdekilerle olan ilişkinize olumsuz şekilde yansıdığını fark ediyorsanız bu alanda uzman bir klinik psikolog ile terapi sürecine girmenin güvenli bir çözüm yolu olabileceğini unutmayın. Yaşantı Psikoloji Kategori: Yeme Sorunları Geri Dön