Kurumlarda travmaya yönelik bakış açısı Kurumsal yaşam ve travma terimlerini aslında çok yakın bir zamandan beri yan yana kullanıyoruz. Bu konuda yapılan çoğu araştırma 11 Eylül saldırılarından sonrasına denk geliyor. Amerika’da pek çok kurumsal şirket 11 eylül saldırılarından sonra çalışanlarına travma sonrası destek hizmeti sundu. Bu hizmetlerden bazıları kapsamlı bir terapiyi kapsarken, bazıları sadece danışmanlık olarak yürütüldü. Bazı şirketler ise bu konuda çalışanlarına herhangi bir psikolojik yardım sunmadı. Fakat süreç içerisinde travmanın kurumsal hayata etkileri açık şekilde görünmeye başlandı. Bu da yeni bir soru gündeme getirdi: Şirketler neden travmaya yönelik bir bakış açısı geliştirmelidir? Bu sorunun cevabına geçmeden önce travma kavramı ve insan yaşamına etkisini iyi anlamak gerekir. Travma bir kişinin tölere edemeyeceği miktarda stres yaratan bir olayla doğrudan ya da dolaylı olarak karşılaşmasıdır. Travmaya bireysel yanıt ise kişinin baş etme mekanizmalarına bağlıdır. Bu yüzden travma yaratan olaya kaç yaşında, hangi şartlar altında maruz kaldığınız ya da geçmişe ait çözülemeyen travmlar, travma sonrasında geliştirilen stres tepkileriyle doğrudan ilişkilidir. Travmalar; kaza, ihmal, istismar, kayıp, boşanma, ayrılık gibi yaşantılar olabileceği gibi doğal afetler, terör eylemleri, salgın hastalıklar gibi toplumun bir bölümü etkileyen olaylarda olabilir. Travmalar doğrudan yaşanabildiği gibi travmaya tanıklık etmek, örneğin bir kazayı görmek ya da bir yakınının başından geçen travmatik bir deneyimi dinlemek stres tepkilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Travma sonrası tepkiler travmalar bittikten çok uzun süre sonrada görülebilir. Peki bu stres tepkileri nelerdir? Travmalar sonucunda kişilerde bilişsel, duygusal ya da davranışsal bazı değişimler görülebilir. Bilişsel değişimlere örnek olarak, konsantrasyon ve odaklanma sorunları, karar vermede zorluklar, sürekli kendini tehlikelerden korumak için planlar yapma, sorgulama, kendini katı şekilde eleştirme gibi örnekler verilebilir. Duygusal olarak, travma mağduru kişilerde ani öfke patlamaları, kaygı, korku, karamsarlık, alınganlık, çaresizlik, hissizlik ya da hırçınlık görülebilir. Davranışsal olarak ise, içe kapanma, uyku sorunları, alkol ve madde kullanımında artış, kaçınma, iş arkadaşları ya da aile üyeleri ile çatışmalar yaşanabilir. Kısacası travmalar kişilerin işlevselliklerini devam ettirmelerini engelleyecek bazı bilişsel, duygusal ya da davranışsal etkilere neden olabilir. Yapılan çalışmalar pek çok şirket ve örgütün kurumsal, yapısal ve ilişkisel dokusu üzerinde uzun vadeli zarar verici etkisi olduğunu göstermektedir. Travmanın insan üzerindeki yıkıcı etkileri düşünüldüğü zaman geleneksel kriz çözme yöntemlerinin etkisiz ve yetersiz oluşu üzerinde daha fazla durulmaktadır. Çünkü travma sonrası tepkiler mantıksız ve beynin kontrolü dışında olan tepkilerdir. Travmanın insan üzerindeki etkileri 1. Güven Ve Aidiyet İnancının Zarar görmesi Travmaların insanlar üzerindeki en yıkıcı etkisi güven duygusunun azalması buna bağlı olarak bağlılığın, aidiyet inancının zarar görmesidir. Travma yaşamış kişilerde güvenmeye dair sinirsel bir engel vardır. Bu engel sebebiyle kişiler bilinçli olarak güvenmek isteseler bile bunu başaramayabilirler. Travma mağdurları ile yapılan araştırmalarda, travmaya maruz kalan insanların inanç sistemlerinde travmanın yıkıcı olduğu saptanmıştır. Çünkü travmalar çoğu zaman yaşadığımız dünya hakkındaki inancımızı sarsar. Toplumlarda yer etmiş bazı olumlu yanılsamalar vardır. Dünya iyi ve adil bir yerdir. Herkes hak ettiğini yaşar. Bizler iyiyiz ve iyi şeyler hak ederiz. Fakat travmaya maruz kalmak bu inançlar doğrultusunda kişinin kendisi ve çevresi hakkındaki düşüncelerini değiştir. İnsanlar kötüdür. Dünya kötüdür. Güvende değilim. Buraya ait değilim vb. gibi. 2. Çatışma Korkusu Travma yaşamış kişiler bir duygunun barındırdığı ton farklılıklarını ayırt edemezler. Bu yüzden basit bir endişe onlar için dehşet olarak algılanabilir. Aşırı savunmacı bir tepki yüzünden çatışma ortamı kaçınılmaz bir hale gelebilir. 3. Sonuçlara dikkat edememe Yukarıda da belirttiğimiz gibi travmaların bilişsel düzeyde ciddi yıkıcı etkileri vardır. Odaklanma ve konsantrasyon üzerindeki etkiler buna en iyi örnektir. Özellikle bir işi bitirmek için harcanan süre, bu süre zarfı içinde odaklanmaya bağlı olarak gelişebilecek hatalar bu noktada kişilerin kendilerine güvenlerinin azalmasına ve motivasyonlarını kaybetmelerine neden olabilir. Travma en iyi yönetici ekiplerinin ve en sağlam kurumsal ilişkilerin bile uyumunu parçalayabilir. Travmanın kişilerarası ilişkiler üzerinde bilinçdışı ve sinsice ilerleyen aşındırıcı etkileri olduğundan bunların iş yaşamına yansımaması imkansızdır. İş hayatında travmanın çalışanlar üzerinde yıkıcı etkisini fark etmeyen yöneticiler ve kurumların çalışanları ile arasında uyum ve uzun süreli güven ilişkisi kurması ve sürdürmesi oldukça zor olacaktır. Bu yüzden kurumların travma konusunda ileriye yönelik bakış açısı geliştirmesi oldukça önemlidir. Çalışanlara yönelik kurum içi travma eğitimlerinin yanı sıra, travma konusunda kişilerin farkındalıklarını geliştirici ve yatıştırıcı tekniklerin öğretilmesi önemlidir. Sadece bireysel değil ekipler arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi desteklenmesi şirketler için uzun vadede etkili olacaktır. Kaynak: Travmayı Bırakma Egzersizleri - Dr. David Berceli Travma ve Krizler - Ayten Zara Uzman Psikolog Zeynep Kaya Kategori: Kurumsal Yaşam Geri Dön